Stoic Lifestyle

Emine Bayhan
4 min readMar 15, 2021

Pandemi Günlerinde Stoa Felsefesi ile Motive Kalmak

Geçen sene bugün, 08.10 Kadıköy vapurunda son çayımı içerken İstanbul’a vereceğim üç haftalık ara gözümde büyümüştü. Bu yazıyı tam da salgın yüzünden kurulu düzenimin bozulmasının birinci yılının dolduğu gün kaleme alıyorum. Bir yeri terk etmek zor iş, hele ki kendini oraya ait hissediyorsan.

Photo by me - Kadıköy Sahil,2020.

Valizimi toplarken çok az eşya almıştım yanıma, çünkü dönecektim ve o kapı daima açıktı benim için. İlk etapta, salgının hayatımızı bu derece temelden etkileyeceğini düşünmüyordum ve sonuçlarının ağır olacağını çoğumuz gibi ben de tahmin edememiştim.

Aşağılık insanoğlu her şeye alışır diyen Dostoyevski’ye hakkını teslim etmek lazım. İçinde bulunduğumuz duruma, öyle ya da böyle katlanmak için farklı durum ve ilişkilere dönüştürmemiz gerekti. Hepimiz şunun farkındayız bence; bilim insanı değilsek eğer, elimizden gelen hiçbir şey maalesef ki yok. Dolayısıyla bununla yaşamayı ve uyum sağlamayı öğrendik. Dünya genelini ilgilendiren bu sorun, aslında bireysel kapsamda düşündüğümüzde dışsal bir sorun. Herhangi bir etkimiz ve gidişatı birden değiştirebilecek sihirli bir değneğimiz yok.

Bu noktada Stoa Felsefesine değinmek istiyorum. Evde kaldığım süre boyunca rasyonel düşünme kapasitemi genişlettiğimi söyleyebilirim. Evet, salgın yüzünden birçok olumsuzluk yaşadık fakat hayata pembe gözlüklerle baktığımı söyleyenlere inat, en azından kendi açımdan birkaç katkısı olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Kendimi geliştirmeye odaklı bir insanım, bu yüzden olumlu ya da olumsuz koşulları menfaatime çevirme stratejisi izlemeye karar verdim.

Photo by me - YKY Kültür Sanat, Beyoğlu 2020.

İyi bir okuyucu muyum emin değilim fakat okumayı çok sevdiğim bir gerçek. Bunun yanında sıkı bir podcast takipçisiyim. Özellikle yaşam tarzı, hayat deneyimi ve nasıl daha iyi olabiliriz üzerine dönen sohbetleri dinlemekten büyük keyif alıyorum. Tecrübe yaşarken, diğer insanların tecrübelerinden de faydalanıp bir yol haritası çizmek benim açımdan son derece mantıklı.

Ağırsağlam’dan takipçisi olduğum Furkan Kaya’nın ikinci girişimi olan Hayat Okulu’nu dinlerken, yaptığı kitap tavsiyelerine göz attım. Dinleyenler fark edecektir, Furkan daima rasyonel düşüncenin ve mantığın önemini vurgular. Ne kadar değerli olduğumuzun, masaya ölçülebilir olarak ne koyduğumuzla orantılı olduğunu söyler. Bu benim hem dikkatimi çeken hem de ilerleyen süreç içerisinde takdir ettiğim bir bakış açısıydı. Düşünce üzerine yoğunlaşmak istedim ve bu vesileyle Marcus Aurelius’un ‘Kendime Düşünceler’ isimli kitabına başladım. Daha sonra , Roma imparatoru Aurelius’un etkilendiği Epiktetos’un öğretilerinin yazıya geçirilmiş metni olan Enkheiridion’ı ve Seneca’nın ‘Bilgeliğin Sarsılmazlığı Üzerine’ eserini okudum.

Başucu kitaplarım haline gelen bu üç eserin satırlarının altını çizerken kendimden parçalar buldum, bu benim için bir kitaptan alacağım maksimum verim demektir. Ek olarak, okuduklarımı yaşam pratiği haline getirebiliyorsam tabii.

Bir yola sürüklenmek yerine baş koymak asıl mevzu. İçimizdeki güç doğaya boyun eğdiğinde mümkün olana adapte olarak olaylara tepki vermek gerekir. Mevcut koşullar altında, ruh halimizi ve yaşamımızı nasıl yönlendireceğimiz konusunda Stoa Felsefesi bizlere şunu öğütler: ‘’Engellerden güç al.’’

Karşılaştığımız her olay ve durum salt gerçeklik olarak karşımıza çıkar. Pozitif ya da negatif bir yön atfetmek ve böyle algılamak bizim kendi zihnimizde yaptığımız bir şeydir, yani zihnimizi yönlendirmeyi bilmemiz gerekir. Realite ve algı arasındaki farka dikkat çekmek isterim.

Önümüze çıkanı kendimize uygun kabul edip buna göre ivme almamız lazım. Üstesinden geldiğimiz her şeyi gururla hatırlayacağız. Kendi kontrolümüz ve hakimiyetimiz dışında olan eylemler bizim için bir şey ifade etmiyor, salgın gibi. Biz yönetebildiklerimizle ve öz denetim sağladıklarımızla varız, ussal hareket etmenin önemini kavramak yapmamız gereken ilk şey.

Tarafını seçmen gerekse hangisini seçerdin? Mutluluk ya da mutsuzluk. Bu tamamen kendi eylemlerimize bağlı. Pandemi sebebiyle birçok alanda kısıtlanmış olmamıza ve yapabileceklerimizin nicel azlığına rağmen, deneyimlemekten vaz mı geçeceğiz?

Dış etkenler sorun değildir. Onlara ilişkin değerlendirmelerin sorundur. Ki bu değerlendirmeleri hemen silebilirsin. -Marcus Aurelius

Bunu sadece başımıza gelen bir olay olarak görüp, sona erdiğinde yapacaklarımıza odaklanmak ve bu süreçte kendimizi tanımak, algılamak ve incelemek bana gayet akılcı bir yaklaşım olarak geliyor. İçinde bulunduğumuz ve değiştirebileceğimiz tek şey kendi yaşamımız, umurumuzda olan tek şey de bu olmalı. Sürekli şikayet edip, kendimizi aşağı çekmektense, hayatımızda bazı şeylerin çözümünün bir parçası olmayı hedeflemek çok daha faydalı. Tüm mesele engeli kabullenip, onunla birlikte hareket etmek ve lehimize çevirmek. Her türlü zorlamaya karşı bağışıklık kazanmak ve emin adımlarla yüzümüzü ileriye dönmek.

Son olarak,

Kendime şunu hatırlatırım hep: her ne oluyorsa olsun puzzleın bir parçasını tamamlamak içindir, yani baştan yazmaktan vazgeç. Her şey zamanını bekler, her gerçekleşme tam zamanında olmak zorundadır. Yaşadığım, yaşamadığım, unuttuğum, yönetemediğim, vazgeçtiğim, emek verdiğim, terk ettiğim, kalbimi durduran her ana şükrediyorum. Savaşmıyorum, onarmaya çalışıyorum, inandığım ve doğru bildiğim şeylerin peşinden koşuyorum. Kimseye ve hiçbir şeye mecbur değilim. Yaşamda olmayı seviyorum ve tadını çıkarıyorum sakinliğin, güneşin, kahvenin... Özverim, inancımdır.

Photo by me-Beyoğlu,2020.

--

--