Öz güven

Öz güven, birçok alt kategoride tartışması yapılan hayli öznel bir kavram.

Emine Bayhan
2 min readApr 15, 2023

Herkes gibi ben de gerçek öz güvenin ne olduğunu anlamaya çalıştım uzun bir süre. Deneyimlerim, okuduklarım, dinlediklerim, başkasının deneyimlerinden çıkardığım derslerim bana zihinsel sağlığın öz güvenin neredeyse bütününü oluşturduğunu gösterdi. Zihinsel sağlık, kendimizi ne pahasına olursa olsun gerçek olana odaklamaktır, bu gerçek ne kadar rahatsız ederse etsin. Bu anlamda öz güvenin ilk koşulu kişinin kendisiyle barışık olmasıdır. Tüm eksik, güçsüz, hatalı yanlarımla bir bütünüm diyebilmek asıl mesele. Gerçekçi olmak iyi ve kötü yanlarımızı tanımak adına uzun vadede kârlı bir şey. Dolayısıyla insanın kendini sevmesi bir bakıma üzerinde çalışabileceği bir yanının bulunduğu bilgisine sahip olması anlamına geliyor.

Öz güvenin eşdeğeri kibir değildir, öz güvenli kişi güçsüz yanlarını da ortaya çıkarabilendir. Hakiki öz güven, insanın kendini olduğu gibi bilmesidir, hiçbir kalıba girmeden, kimseyi memnun etmeye çalışmadan, sadece tercih ettiği var olma biçimleriyle yaşamını sürdürmesidir. Öz güveni mükemmeliyetçilikle bağdaştırdığımız zamanlar da oluyor, bu açıdan bizim yanılgımız kendimiz hakkında her zaman iyi hissetmek zorundaymış gibi düşünmemiz. Bunda ısrarcı olmak yerine, kendimiz hakkında daima iyi hissetmeme bedelini ödememiz yaşamımızı büyük ölçüde kolaylaştırır.

Öz güvenin bağlantılı olduğu bir diğer konu insanın kendine verdiği değer. Bizim kıymetimizi, kendimize verdiğimiz değer belirliyor. Kırılmayan öz güven içerden gelir, dışsal hiçbir onaya bağımlı değildir. Samimi öz güven övgüyle yükselmez, eleştiriyle azalmaz. Bağımsızlık gerektiren şeylerin örneğin öz güvenin sınırları vardır, ömür boyu korunmalıdır. Sınırlar, kişinin varlığının güvenli alanıdır. Bu demek oluyor ki herkese hitap etmek zorunda değilsiniz, zaten etmemelisiniz de. Kişisel algılamamak bu noktada devreye giriyor. Kişisel algılamak bir noktada ben-merkezciliktir. Çünkü her şeyin bizimle ilgili olduğunu düşünürüz. İnsanların davranışları tamamen kendisiyle alakalıdır. Kimse bize özel olarak bazı davranışlarda bulunmuyor, sorunları kendileriyle. Herkes duygu, düşünce ve inanç dünyasını ifade ediyor. Dolayısıyla hiçbir şekilde kendini kanıtlamaya çalışmamak müthiş bir özgürlük aracı, söylenenler bizi etkilememeli çünkü biz ne olduğumuzu biliyoruz, yukarıda bahsettiğim kendini gerçek benliğine odaklamak ve bunu kabullenmek bu anlamda önemliydi. Kabul görmeye, onaylanmaya ihtiyaç duymamak sağlam bir öz güveni inşa eder. Başkasının benim hakkımdaki fikirleri de bir bakıma tamamen kendisiyle alakalıdır. Benim bakış açım benim gerçeğimdir, sadece nötr kalabilmeye ihtiyacımız var. Böylece duygusal zehirlenmelere karşı bağışıklık kazanmış oluruz.

Kazanılan öz güven nasıl sürdürülür diye soracak olursanız buna cevabım emek olur. İnsan emek verdiği şeyin peşinden koşar ve ona değer verir. Kendi hayatımızın başrolü biziz, bizim hayatımızda kendimizden daha önemli hiçbir şey yok. Bir kere sunulmuş yaşam fırsatını en güzel şekilde değerlendirmek, düşünce havuzunu besleyip büyütmek, bakış açısı kazanmak, farklı deneyimler edinmek, arayışta olmak, peşinden koşmak, gözlemlemek, yüksek standartlara sahip olmak, üzerine koyarak ilerlemek, gittiği her yerde çiçek açmak, bizi benliğimizden uzaklaştıran şeylerle yakın ilişkide olmak yerine bizi daha çok biz hissettiren, yolumuzu açan ve hayatımızı kolaylaştıran şeylerin, insanların yanında olmak özetle kendinin en iyi versiyonunu yaratma çabası bu devamlılığı sağlar.

--

--